Köy, toprak ve tarla demek. O tarlalara buğday, arpa, nohut, mercimek, mısır gibi daha birçok ürünü ekip biçmek, kendi yiyeceğini üretmek demek. Bir taraftan da inek, dana, koyun, kuzu, keçi gibi daha birçok hayvanların yetiştiği yerler demek. Kısacası dağın, tepenin, akarsuların, ormanın, yeşilliğin çok, oksijenin bol olduğu yerlerdir. Diğer bir anlamıyla, insanların birbirlerine karşı daha samimi olduğu, sevgiyle ve saygıyla yaklaştığı, doğal yaşam alanı... Aydede ve Ateş yaylaya gidiyor ve bakın nelerle

Ateş diyor ki; Tren rayları üzerinde çıkardığı tak tak, tırak; tak tak, tırak seslerini müzik gibi dinledim. Dağlardan aşıp, tünellerden geçtim. Pencereden baktım... Aklım, ormanların yemyeşil renginde kaldı. Bu güzel geziyi hayatım boyunca unutmayacağım. Ateş daha neler, neler yaşamış, kitabın içinde saklı.

Aydede diyor ki; Kitap okumak çocukların algılarını açar. Derslerini anlamalarına yardımcı olur. Bilgilerini çoğaltır! Bir de bilinç oluşturur. Bilinç, düşünmektir! Doğru kararlar almaktır. Kısacası okumak, başarı demektir. Ateş'in ve Arda'nın başarısını öğrenmek ister misin?

Kelebek Bek, sekiz katlı bir binanın dördüncü katında bulunan balkona doğru uçmuş. Arkadaşları Böcek Cek ve Arı A'da peşinden gelmiş. Kelebek Bek heyecanla çiçeklerin en parlağının üzerine konmuş. Bu, turuncu pembe renkleri olan bir çiçekmiş. Kelebek Bek: Ayyy! En sonunda bir çiçeğe kavuştuk yaşasıın! Ama bir dakika! Bu çiçek neden böyle sert? Neden hiç kokusu ve tozları yok? Arı A: Kelebek Bek, senin tecrübesizliğinden olmalı. Az yaşıyorsun, bu yüzden hayat deneyimin az. Ben taa uzaktan aslında bu çiçekler

Geçenlerde annem bana Kardeşinle biraz oyna, ben ütü yapacağım, dedi, tamam anne! dedim. Kardeşim Kaya'ya Ne oynamak istersin? diye sordum. Evcilik oynayalım mı? dedi. Ama evcilik kız oyunu sana göre değil ki, dedim. Olsun abla, oyuncak ütüyle biz de annem gibi ütü yapalım mı? diye sordu. Ama annem görürse kızar, Niye kardeşine kız oyunu oynatıyorsun! der. Bunu kardeşim Kaya'ya kırmadan nasıl anlatmalıydım ki? Muazzez Uslu Avcı Aksaray'da doğdu. İşletme fakültesini bitirdi. Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergi

Kardeşi Ay'ın başına gelenlere çok üzülen Güneş, bir gün internet üzerinde kötü amaçlı oyunlar hakkında bir yazı yazdı. Ayrıca yazdığı yazıda çocukların ailelerini de uyardı. Dedi ki: İnternet denizinde yüzme bilmeyen çocuklarınızı tek başına bırakmayın!  (Arka kapak) Yazar Hakkında: Muazzez Uslu Avcı Aksaray'da doğdu. İşletme fakültesini bitirdi. Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisinde ve Almanya'da çıkan Die Brücke dergisinin sayılarında şiirleri yayınlandı. Ayrıca Die Brücke Dergisi 5 adet şiir kitabını

Bir kar kristalinin özgürlüğü gökyüzünden yeryüzüne olan yolculuğunda başka bir kar kristaline değmeden uçabilmesinden ibarettir.

Halime Yıldız'ın genç okurlara yönelik deneme kitabı Kertenkelime, bilgiyi anılarla, anıları tarihle, tarihi de fikirlerle harmanlayarak okuyucusunu renkli bir zihinsel gezintiye çıkarıyor. Genç okurların deneme türüyle tanışması için bu kitap biçilmiş kaftan. İnsan kitabın adını görür görmez sormadan edemiyor doğrusu: Nedir bu kertenkelime? Bir kertenkele ile bir kelime nasıl bir iş birliğine girmiş olabilir acaba? Yerlerde sürünen kelimelerden mi söz ediyoruz; yoksa, şak! diye uzanıp da havadaki sineği av

Görülmemiş rüyalar toplarım Kuş sesleri katarım İçlerine. Niye mi? Keyfimin Kahyası Öyle buyurur. Gıdıklandıkça kalbim Şiir yazarım Tatil ederim aklımı Kimi zaman Kalbine buyruktur Buyruklu yıldızlar.

Bir gencin ailesine açılması zor olabilir, hele çaresizlik ve umutsuzluk kokan bir istekte bulunması daha da zor gelebilir. Üniversiteye başlarken anneme açılmıştım, ıkına sıkıla sevdiğimi anlatmaya çalışmışken komik bir söylemde bulunmuş olmalıyım ki gülmüş, sonra o güne kadar hiç takınmadığı bir ciddiyetle karşı çıkmıştı isteğime. Unut demişti! Sandıktaki Babam hüzün ve kederle işlenmiş dağılmak üzere olan bir ailenin öyküsü. Almanya'dan İstanbul'a oradan Güneydoğu'ya uzanan, köklerinin etkilerini araştı

Küçük filozoflarımızın macerası yüz bin yıl önce Neander Vadisi'nde başlıyor. Sonra tahta bir flüte dokunarak otuz bin yıl öncesine gidiyorlar... Bakalım geçen zamanda neler değişmiş...

Beş yüz bin yıl önce insanlar acaba ne yapıyorlardı? Görünümleri, yaşamları, beslenmeleri günümüzdeki insanlara benziyor muydu? Küçük bir obsidyen taşına dokunarak bu soruların cevaplarını arayan kahramanlarımız, sizleri de bu eğlenceli yolculuğa davet ediyor.

İki bin beş yüz yıl önce insanlık, Antik Yunan'da evreni anlamaya çalışılırken Hindistan'da iyiliğin ve mutluluğun yollarını arıyordu.

Skolastik Dönem uzun sürse de insanlık yavaş yavaş dinin egemenliğine karşı gelerek yüzünü tekrar felsefeye, bilime ve sanata çevirdi...

17. yüzyıl filozofları Descartes ve Spinoza, Avrupa'da yeniden aydınlık günlerin başlayacağını müjdeliyor...

19. yüzyıldaki hızlı değişim insanlığın sömürülme biçiminide değiştirmişti. Yüzyılın büyük filozofu ve siyasetçisi Karl Marks her türlü sömürüye itiraz etti ve başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmaya çalıştı...

Dünyadaki zenginliklere sahip olmak isteyenler yüzyıllardır savaşıyorlar. Eşit, özgür ve savaşsız bir dünyayı yaratmak için insanlığın daha fazla çaba sarfetmesi gerekecek.

19. yüzyılda üretimin şekli çeşitlendi. Tarımın yanında küçük fabrikalarda üretim yapılmaya başlandı. Üretimdeki bu çeşitlenme birçok değişimi de beraberinde getirdi. Dönemin büyük filozofları Kant ve Hegel'in de bizlere anlatacakları var...

Antik Yunan'da felsefe gitgide ilerliyor. Sofistler, Sokrates, Platon yalnızca evreni değil bilgiyi ve varlığı da sorgulayarak felsefenin ilk ustaları ünvanını aldılar...